İçeriğe geç

Benmerkezci doğruluk nedir ?

Benmerkezci Doğruluk Nedir?

“Benmerkezci doğruluk” ifadesi, yaygın felsefi literatürde net biçimde tanımlanmış bir terim olmayabilir; ancak buradan yola çıkarak, kendi deneyimlerimizin, algılarımızın ve değerlerimizin merkezinde konumlandırıldığı bir doğruluk anlayışını tanımlamak mümkündür. Bu doğruluk biçimi, nesnel gerçeklik iddiası taşımaktansa, “benim gördüğüm, benim algıladığım doğru” biçiminde bir perspektifin hâkim olduğu bir yaklaşımı içerir. Dolayısıyla bu kavram, epistemolojik, ontolojik ve etik düzlemlerde önemli sorgulamalara kapı aralar.

Tarihsel Arka Planı

Antik Yunan felsefesinde “doğruluk” (aletheia) üzerine düşünülürken, doğruluğun nesneyle özne arasındaki uygunluk olduğu fikri egemendi. [1] Özne‑merkezli bir doğruluk anlayışı ise, modern düşüncede yükseldi: öznel algının, bireyin deneyiminin doğruluk koşulu üzerine vurgu yapıldı. Örneğin, pragmatistler için doğruluk, yalnızca nesneyle mutlak uygunluk değil, inancın işe yararlılığı ve pratik sonuçlarıyla da ilişkilidir. [2] Bu bağlamda “benmerkezci doğruluk” terimini, bireyin kendi bakış açısını ve algısını doğruluğun merkezine yerleştirdiği bir yaklaşım olarak görebiliriz.

20. yüzyılda epistemolojik sorgulamalar artarken, doğruluk, yalnızca nesnenin özneden bağımsız varlığı olmaktan çıkarılmış; özne‑dil‑toplum ilişkileri içine yerleştirilmiştir. Bu da öznel perspektiflerin doğruluk iddialarını daha görünür kılmıştır. Bu zeminde “benmerkezci doğruluk” bir eleştirel aygıt olarak işlev görebilir: Gerçekliği değil, bireyin kendi gerçekliğini ve deneyimini merkeze alan bir doğruluk türünü tanımlar.

Günümüzde Akademik Tartışmalar

Epistemoloji alanında, bilginin ve doğruluğun nesnel ölçütleri konusunda hâlâ yoğun tartışmalar vardır. Örneğin, bir önermenin doğru olması için objektif bir gerçekliğe uygun olması gerektiğini savunan “uygunluk kuramı” yanında, doğruluğun toplumsal ve dilsel şartlara bağlı olduğunu öne süren perspektifler de vardır. [1] “Benmerkezci doğruluk” bu ikilemin biraz ötesine geçer: burada doğruluk, yalnızca değiştirilemez bir dış dünya ile değil, öznenin deneyimi, algısı ve perspektifiyle bağlantılıdır.

Bu yaklaşım, özellikle post‑yapısalcı ve hermeneutik düşüncelerde yankı bulmuştur: Kimlik, kültür, dil özneleri doğruluk iddialarını şekillendirir. Böylece “benmerkezci doğruluk”, eleştirel teori açısından şunu sorar: Ne kadar doğru, ne kadar benim algımla sınırlı? Nesnel imkânları ve sınırları ne? Akademik düzlemde, bireysel perspektiflerin aşırı merkezileştirilmesinin epistemik tehlikeleri (örneğin önyargı, yankı odası etkisi, epistemik adaletsizlik) üzerinde durulmaktadır.

Nasıl Tanımlanabilir?

Benmerkezci doğruluk kavramını şu şekilde özetleyebiliriz:

– Bir öznenin kendi algı­, deneyim­ ve perspektifini doğruluk iddiasının merkezine koyması.

– Doğruluk kriterinin, daha çok “benim bildiklerim, ben böyle gördüm” biçiminde içsel ve öznel yapılması.

– Nesnel ölçütlerin ya reddedilmesi ya da öznenin perspektifi tarafından yeniden yorumlanması.

– Sonuç olarak, “benim için doğru olan”ın, genel geçer doğrulukla yarışır hâle gelmesi.

Bu yaklaşımın etik ve ontolojik yansımaları da vardır: Etik düzlemde, başkalarının perspektiflerinin küçümsenmesi; ontolojik düzlemde ise, gerçeklik kavramının bireysel algıyla sınırlandırılması söz konusu olabilir.

Eleştiriler ve Potansiyel Yararlar

Yararlar açısından benmerkezci doğruluk, öznel deneyimlerin ve bireysel bakış açılarının görünür kılınmasına imkân verir. Özellikle marjinal gruplar, kendi deneyimlerini “yanlış” veya “yetersiz” sayan baskı karşısında bu doğruluk biçimiyle ifade alanı bulabilir.

Eleştiriler ise şunlardır: Eğer herkes “kendi doğruluğunu” başkasıyla karşılaştırmadan merkezine koyarsa, ortak bir gerçeklik zemini zayıflar; epistemik parçalanma, “benim doğruluğum senin doğruluğundan daha gerçek” gibi çatışmalar ortaya çıkabilir. Ayrıca bu yaklaşım, yanlış bilgilere, yanılsamalara ya da manipülasyona uygun bir zemin hazırlayabilir.

Özetle

Benmerkezci doğruluk, doğruluğun yalnızca dış dünyayla nesnel uygunluk değil de, öznenin deneyimi, algısı ve değerleriyle bağlantılı bir biçimde ele alınmasıdır. Tarihte doğruluk kavramının nesnelleşmesi sürecinden günümüzdeki özne‑merkezli yaklaşımlara doğru bir geçişte yer alır. Akademik düzlemde, doğruluğun ölçütleri, subjektif ve objektif arasındaki gerilim bağlamında tartışılmakta; benmerkezci doğruluk ise bu gerilimin bir varyantı olarak karşımıza çıkar.

Okuyuculara düşünsel sorular bırakıyorum:

– Kendi deneyimlerimizi doğruluk iddiasının merkezi haline getirdiğimizde hangi riskleri alıyoruz?

– “Benim için doğru” ifadesi, başkası için de geçerli olabilir mi — ve olabilirse nasıl?

– Nesnel gerçeklik‑öznel deneyim ikilemi günümüzde nasıl başa çıkılabilir?

Etiketler: benmerkezci doğruluk, doğruluk kuramı, özne ve gerçeklik, epistemoloji, ontoloji

Sources:

[1]: https://acikerisim.uludag.edu.tr/items/fdd29fad-373a-40ca-ad2d-b72f17e6cfaa?utm_source=chatgpt.com “Doğruluğun uygunluk kuramı ve bilimsel açıklama modeli bağlamında …”

[2]: https://acikerisim.uludag.edu.tr/bitstreams/cb0a22a1-22a8-4ca8-ac5c-5017934591b9/download?utm_source=chatgpt.com “Charles S. Peirce’ün (Pragmatik) Doğruluk Teorisi”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet girişsplash