Bipolar Bir Insana Nasıl Davranılmalı? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Bipolar bozukluk, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen bir ruhsal sağlık sorunu. Ancak, bu durumla yaşayan insanlar, toplumda sıkça yanlış anlaşılmakta ve stigmatize edilmektedir. İstanbul gibi büyük ve çeşitli bir şehirde yaşayan biri olarak, bipolar bir insana nasıl yaklaşmamız gerektiğini, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden gözlemlemek önemlidir. Toplumda genellikle, zihinsel sağlık problemleri konusunda büyük bir bilgi eksikliği ve önyargılar mevcut. Bu yazıda, günlük hayatımızdan örnekler vererek, bipolar bozukluğu olan insanlara nasıl yaklaşmamız gerektiğini tartışacağım.
Toplumsal Cinsiyetin Rolü ve Bipolar Bozukluk
Toplumda, cinsiyet rollerinin zihinsel sağlık üzerindeki etkisi büyük. Özellikle erkekler ve kadınlar için bipolar bozukluk hakkında toplumda farklı beklentiler ve yargılar bulunmaktadır. Örneğin, erkeklerin duygusal problemlerini daha az ifade etmesi beklenirken, kadınların duygusal hallerinin daha fazla sorgulanması söz konusu olabiliyor. Sokakta ya da toplu taşımada bu tür durumlara sıkça rastlıyorum. Kadınların bipolar bozuklukla ilgili yaşadığı toplumsal baskılar, onlara genellikle duygusal anormalliklerinden dolayı daha fazla yük bindiriyor.
Bir kadın, bipolar bozukluğu nedeniyle duygusal bir anlık değişim gösterdiğinde, çevresindeki kişiler daha hızlı bir şekilde “çılgın” ya da “dengesiz” gibi etiketler takabiliyor. Oysa ki bu tür durumlar, bozukluğun doğasında olan bir hal. Erkeklerde ise, benzer bir durumda daha çok “yavaşlayan” ya da “içine kapanan” bir tutum sergileniyor. Bu ikili yaklaşım, aslında bipolar hastalarına yönelik eşitsiz bir toplumsal algıyı gösteriyor.
Çeşitlik ve Bipolar Bozukluk
İstanbul’da, çeşitliliğin oldukça fazla olduğu bir şehirde yaşıyorum. Farklı kültürler, dinler ve sosyal sınıflardan gelen insanlar arasında, bipolar birine nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda farklı tutumlar gözlemleniyor. Topluluklar arasındaki bu çeşitlilik, bazen bipolar bozukluğu olan bireylerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabiliyor. Ancak bazen de, kültürel engeller ve yanlış anlamalar, durumu daha karmaşık hale getirebiliyor.
Örneğin, bazı yerel mahallelerde, zihinsel sağlık sorunları hala tabu olarak görülüyor ve bu yüzden bipolar bozukluğu olan bireyler toplumdan dışlanabiliyor. Bir işyerinde ise, aynı bozukluğa sahip biri, daha anlayışlı ve destekleyici bir çevre bulabiliyor. Ancak burada da, işyerinde başarılı ve “olgun” olmak gibi toplumsal normlar, bu kişilerin duygu durumlarını bastırmalarına sebep olabiliyor. Bu çeşitlilik, her bireye farklı şekilde yaklaşılması gerektiğini gösteriyor.
Sosyal Adalet Perspektifinden Bipolar Bozukluk
Bipolar bozukluğu olan bir bireye nasıl yaklaşılması gerektiği meselesi, aslında sosyal adaletin temel meselelerinden biridir. Birçok insan, bipolar bozukluğa sahip birini iş yerinde ya da günlük yaşamda dışlayabilir. Çeşitli yerlerde, bu durum bazen bir “zayıflık” olarak algılanır ve kişinin sosyal statüsü ya da iş gücü üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Bir gün, İstanbul’daki bir kafede, bipolar bir kadının aniden yüksek sesle konuşmaya başladığını duydum. Çevresindekiler ona bakıyor, gözleriyle “Bipolar bir insana nasıl davranılmalı?” sorusunu sorguluyorlardı. O an, kadının durumu toplum tarafından yargılanırken, aslında bir adım geri çekilip ona yardım etmek yerine daha çok dışlandığını fark ettim. Sosyal adaletin gerektirdiği şey, hastaların onurlu bir şekilde yaşaması ve toplumsal dışlanmaya karşı korunmasıdır. Bunun için, toplumun farkındalığının artırılması ve bu kişilere daha fazla anlayış gösterilmesi önemlidir.
Günlük Hayattan Örnekler ve Daha Fazla Anlayış Gereksinimi
Toplumdaki yanlış anlamaları ve önyargıları günlük yaşamda sıkça gözlemliyorum. Toplu taşımada, bazen bir kişi aniden bağırmaya başlayabiliyor veya sesini yükseltebiliyor. Çoğu kişi, o anın geçici bir duygu durumu olduğunu anlamadan bu kişiye tepki gösterebiliyor. Oysa ki, bipolar bozukluğu olan bireyler, duygusal dalgalanmalar yaşasa da, bu durumun kontrol edilmesi ve anlaşılması önemlidir.
Bir gün iş yerinde, bir arkadaşımın ruh hali çok değişmişti. Bir an çok neşeliydi, sonra ise hemen üzülüp içine kapandı. Bunun bipolar bozuklukla ilgili bir durum olabileceğini hemen anladım ve ona dikkatli bir şekilde yaklaşarak, ona alan tanımaya çalıştım. Ne yazık ki, çoğu zaman bu tür duygusal dalgalanmalarla karşılaşan insanlar, dışarıdan yalnızca “hassas” ya da “garip” olarak görülüyorlar. Oysa, onlara göstereceğimiz anlayış ve empati, bu kişilerin toplumda daha rahat yaşamalarını sağlar.
Sonuç
Bipolar bir insana nasıl davranılmalı sorusu, aslında sosyal adaletin ve insan haklarının temel bir sorusu haline gelmiştir. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, her bireye duyduğumuz anlayış ve saygı, bir toplumun ne kadar ilerlediğinin göstergesi olur. Zihinsel sağlık sorunları, bir hastalıktan çok, kişilerin yaşam kalitesini etkileyen ve onlara nasıl davrandığımızla doğrudan ilişkilendirilen durumlardır. Bu yüzden, hepimizin duyarlı ve farkında olmamız gereken bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.